'Êzîdîlerin hakları güvenceye alınmalı'

'Êzîdîlerin hakları güvenceye alınmalı'

AP’de düzenlenen ‘Ortaoğu ve Êzîdî’ konulu konferansta konuşan FKÊ başkanı Ali Atalan, “Tarihte Êzîdîlere yapılan katliamların tekerrür etmemesi için özerklikle hakları güvenceye alınmalıdır” dedi.

Belçika’nın başkenti Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu (AP) ‘Ortadoğu ve Êzîdî’ konulu bir konferansa ev sahipliği yaptı. Konferans, AP Sosyal-demokratlar grubundan Ana Gomes, HDP, Êzîdî Dernekleri Federasyonu (FKÊ), Brüksel Kürt Enstitüsü’nün işbirliği ile organize edildi.

Belçikalı hükümet yetkilileri, AP milletvekilleri, Güney Kürdistan Avrupa Birliğ (AB) temsilciliğinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 300 kişi konferansı takip etti. Konferans ile DAİŞ çetelerinin Şengal’e saldırılarının ardından yaşanan trajediyle, uluslararası kamuoyunun gündemine gelen Êzîdî Kürtlerin durumu masaya yatırıldı.

Ana Gomes’in açılış konuşmasını yaptığı konferansın moderatörlüğünü ise Sosyal-Demokratlar Grubu'ndan Josef Weidenholzer yaptı. Konferansta, FKÊ Eşbaşkanı Ali Atalan, FKÊ Dış İlişkiler Sorumlusu Fikret İgrek, HDP Avrupa Temsilcisi Eyüp Doru ve Avrupa Süryani Birliği Dış İlişkiler Sorumlusu Rima Tüzün de birer sunum yaptı.

'ÊZÎDÎLER BİR STATÜYE KAVUŞMALI'

Konferansın açılış konuşmasını yapan parlamenter Gomes, AP’de böylesi bir konferansın düzenlenmesinin önemli olduğunu ifade etti. Êzîdîğin Mezopotamya’nın en eski inançlarından biri olduğunu belirten Gomes, DAİŞ çetelerinin saldırısı sonucu binlerce Êzîdî’nin katledildiğin, kadınların pazarlarda köle olarak satıldığını belirtti. Gomes, “Bu anlayışın gölgesinde yaşam olmaz. Bunun için bölgede bir statüye kavuşması gerekiyor” diye devam etti.

'MÜDAHELE EDİLMESE ÊZÎDÎLER YOK OLABİLİR'

FKÊ Eşbaşkanı Ali Atalan ise, Êzîdîlerin statülerine ve yaşadıkları sorunların çözüm yollarına ilişkin bir sunum yaptı. 3 Ağustos'ta DAİŞ çetelerinin saldırısıyla birlikte Êzîdîlere yönelik 73'ncü fermanın yapıldığına dikkat çeken Atalan, “Bu da tarihi boyunca Êzîdîler üzerindeki katliamcı zihniyetin devam ettiğini gösteriyor. Soykırımda en az 5 bin insan katledildi, bir o kadar kişi de kaçırıldı. Binlerce kadın kaçırılarak, pazarlarda köle olarak satıldı. 350 bin insan da göç ederek, ana vatanında mülteci ve yardıma muhtaç duruma düştü. Şu anda hala 10 bin Êzîdî, Şengal dağlarında mahsur kalmış. Uluslararası kurumlar ve etkin güçler müdahale etmezseler dünyanın en kadim ve eski inanç topluluğu olan Êzîdîlerin sonu gelebilir. Bundan dolayı acil eylem çağrısı yapıyoruz. Uluslararası güçler derhal müdahale etmelidir” diye konuştu.

Tarih boyunca yapılan katliamların ancak Êzîdîlerin bir statüye kavuşması ile sona erebileceğini ifade eden Atalan, şunları kaydetti: “Êzîdîlerin, demokratik ve rahat bir ortamda özgürce yaşaması için Kürdistan'da bir özerklik statüsü şarttır. Êzîdî topluma ancak bu şekilde özgür ve güven içinde yaşayabilir. Bu olmasa bu inançtaki toplumun yaşam hakkı yok. Bu konuda tarihi katliamlar, somut örneklerdir. Eğer bu statü olmasa tarih hep tekerrür eder.”

Bu özerkliğin Kürdistan içerisinde olması gerektiğini de vurgulayan Atalan, Bağdat’a ya da başka bir yere bağlı olmaktan ziyade BM gözetiminde güvenli bir bölgenin ilan edilmesi gerektiğini belirtti. Bu bölge için de üç maddenin olmasını istediklerini vurgulayan Atalan, şunları belirtti: “Birincisi: Özerk bölgede Ezidiler kendi kendini yönetmeli. İkincisi, iç savunma ve güvenlik sistemini oluşturmaları, üçüncüsü, ekonominin kurumsallaştırılması.”

‘ÊZİDİLERİN TARİHİ TRAJEDİLERLE DOLU'

FKÊ Dış İlişkiler Komisyonu Sözcüsü Fikret İgrek ise, Êzîdîlerin tarihi ve maruz kaldıkları katliamlara ilişkin bir sunum yaptı.

Êzîdîlerin tarihinin soykırım ve trajedi tarihi olduğunu belirten İgrek, Mezopotamya’nın en eski inancı olan Ezidiliğin tarihin M.Ö.’den önce 7 bin yıllarına dayandığını söyledi. İgrek, bu inanç topluluğunun sürekli Arap, Acem ve Osmalıların saldırısına maruz kaldığını söyledi. Ezidiler üzerindeki baskıların Türkiye Cumhruyite’nin ilanında da devam ettiğini hatırlatan İgrek, “Kuzey Kürdistan'da Êzîdîler sürekli bir baskı altında yaşadı. 1980 ile 1990 yıllarında Türkiye'nin baskı ve şiddeti sonucu on binlecre Êzîdî Almanya ve Avrupa'ya kaçmak zorunda kaldı” dedi.

3 Ağustos tarihinde DAİŞ çetelerinin Şengal'e saldırısının Êzîdîlere yönelik tarihi katliamlarının tekerrür ettiğinin göstergesi olduğunu belirten Fikret İgrek, bunun 73'ncü ferman olduğunu söyledi.

'TÜRKİYE KÜRT MÜLTECİLER ÜZERİNDEN SİYASET YAPIYOR'

HDP Avrupa Temsilcisi Eyüp Doru da Kuzey Kürdistan’daki mülteciler konusunda Avrupa’nın sorumluluklarını hatırlattı. Kürdistan tarihine değinen Doru, Lozan anlaşmasıyla Kürtlerin tarihi değiştiğini belirtti.

Kürtlerin Ortadoğu'da büyük bir baskı altında olduğunu hatırlatan Doru, devamla şunları söyledi: “Binlerce Êzîdî Kürt katledilmiş ve yüz binlercesi yerlerinden olmuştur. Bu durum Rojava ve Kobanê için de geçerlidir. Şu anda yüz binlerce Kürt, mülteci konumunda. Kürt kurumları kendi olanakları çerçevesinde çözüm bulmaya çalışıyor. Türk devleti yardım etmiyor. Sadece göçmenler üzerinde siyaset yapıyor. Rojava'dan 190 bin insan geldi. Ama Türkiye sadece 6 bin insana yardım ediyor. Diğer göçmenlere yardım Kürt halkı ve belediyeler aracılığıyla yapılıyor. AB yardımlarını GAP Belediyeler Birliği aracılığıyla yapılmalıdır.”

Dünyadaki birçok halkın kendi kaderini tayın hakkına sahip olduğunu, ancak bugün sayıları 40 milyonu bulan Kürtlerin statüsüz yaşadığını da hatırlatan Doru, “Bu üzücü bir durumdur” diye konuştu.

'SÜRYANİLER TOPRAKLARINDAN SÜRÜLMÜŞTÜR'

Avrupa Süryani Birliği Dış İlişkiler Sorumlusu Rima Tüzün ise Asuri-Süryanilerin politik konumu konulu bir sunumda bulundu. Süryanilerin tarihini anlatarak, başlayan Tüzün,“Asuri-Süryani halkı Mezopatamya'nın en eski halklarından biridir. Tarihi binlerce yıla dayanıyor. Burası bizim ana vatanımız. Ama maalesef bugün realite çok farklı. Êzîdîler üzerindeki tarihi katliamlar bizim üzerimizde de uygulanmıştır. Bundan dolayı Asuri-Süryaniler, bugün dünyanın dört bir tarafına göç etmek zorunda kalmıştır.”

Rima Tüzün, yaşanan bunca trajediye rağmen Asuri-Süryani halkının diasporada örgütlendiğini, hakları için mücadele içerisinde olduğunu söyledi. Kobanê'deki saldırılarının da kınandığı konferansın sonuç bildirisinin bugün yayınlanması bekleniyor.