Gerilla tiyatrosundan yeni bir oyun: Rojên Germ

Gerilla tiyatrosundan yeni bir oyun: Rojên Germ

Tev-Çand Şehit Sefkan Kültür Sanat Akademisine bağlı olarak çalışmalarını sürdüren Şanoya Çiya tiyatro grubu, 'Rojên Germ' adlı yeni bir oyunla medya savunma alanlarında gerillalarla buluştu. Newroz'la başlayan süreçte devrimci sanatçı Yekta Herekol anısına hazırlanan 'tas' adlı oyunlarıyla sahne alan grup, bu kez 'Rojên Germ' adlı yeni bir çalışmayla Medya Savunma Alanlarında sahnedeydi. Ağustos ve Eylül ayı içerisinde gerilla alanlarında dekor ve kostümleri sırtlarında, turnedeydi.

Gerilla yaşamında kültür ve sanat etkinliklerinin önemi büyük, bu yüzden tiyatro oyununa da ilgi büyüktü. Yeni savaşçılar başta olmak üzere gidilen her yerde oyun büyük bir merakla izlendi. Gerilla toplumda yaratmak istediği kültür ve sanat devrimini önce kendisinde ve dağlarda gerçekleştiriyor, diyebiliriz. Kültür ve sanat devriminin istediği yaratıcı ve sosyalist kişiliği önce kendi kişiliğinde ortaya çıkarıyor.

Tiyatrocu gerillalar çok kısa sürede, dağ koşullarının zorluklarına rağmen, bu yıl iki oyun hazırladı. Birinci oyunu 17 kez, ikinci oyunu 13 kez sahneledi. Binlerce gerillayı tiyatroyla buluşturdu. Gerilla oyuncular, bazen uykusuz, bazen yorgun sahnedeydiler fakat seyircilerin onları yalnız bırakmayışı, her oyunu ve her sahneyi oldukça canlı ve güzel kılıyordu. Gidilen yerlerde yapılan hazırlıklar ve herkesin desteğiyle, çok kısa sürede bazen hergün, bazen iki günde bir sahneye çıkıldı. Oyun, oyuncular ve seyircilerin sıcaklığı ve yaşama katılım coşkusu derin bir etkinlenme ortamı yaratıyordu. Bazı etkinlikler sonrası Şengal'e uğurlanan savaşçılar da oldu.

Yönetmenliğini Kurdê Tavya'nın yaptığı yeni oyun, Kürdistan'da seksenli yıllarda işgal ve direniş gerçeğini konu alıyor. Özgürlük ve aşk konusunu da işleyen oyun, yıllar önce eşkiyalık ( Eşq Û Çiya' lık) yapmış Mam Hasan'ın, parçalanmış kişiliğini, korkak ve tedirgin halini, onun eşi Gulê'nin cesur ve açık sözllüğünü, yurtseverliğini gösteriyor. Her ikisinin çatışmalı ruh hali oyun boyunca sürerken, evi her zaman denetiminde tutmaya çalışan Hemo'nun toplumsal ilişkilerinin sakatlığı  ayağının sakatlığında sembolleşiyor. Fevzi ve Xecê'nin aşkı ise özgürlüksüz bir ortamda her zaman sorun oluyor. Arkadaşı Adıl'ıl gerillaya katılışından etkilenen Fevzi'yi, babasının korkaklığı, Hemo'nun dostane olmayan yaklaşımları sürekli haksızlıklara karşı direnişe çağırmaktadır. Özgürlük mücadelesi öncesi Kürt yaşamını, mücadeleden etkilenmeleri ve Kürt özgürlük hareketinin toplum üzerinde yarattığı etkiyi oldukça sade bir dille anlatan oyunda, Kürtçenin esprili ve doğal yanı oldukça iyi kullanılmış. Bir saat on dakika süren oyunda üç kez sahneye çıkan dengbêjler de oyuna farklı bir renk katıyor. Awazê Çiya grubunun bazı üyelerinin de yer aldığı oyunun herkes tarafından beğeniyle izlendiğini, belirtebiliriz.

Halk için de oyunu seyretme olanağı yaratmak isteyen tiyatrocu gerillalar, oyunu Tv için çekti ve önümüzdeki günlerde ekranlara taşıyacak. O yüzden oyunun tamamını orada izlemenizi öneririz.

Son olarak gerilla oyunculara Kürt tiyatrosunu sorduğumuzda;

'Özgürlük hareketi için tiyatro sanatının hangi kültür ve felsefe ile hayata geçirildiği ve gerçekleştirildiği çok önemlidir. Çünkü kültür ve felsefe toplumsal var oluş biçimidir, yaşam tarzının ifade şeklidir. Tüm sanatlar gibi tiyatroda bizim için bir bütün olarak, var olan anlam dünyasını, kültürü yansıtır. Sadece yansıtmakla da kalmaz değiştirir, kalıcılaştırır ve yeni anlamlar yaratır. Sanatçı her sanat eserinde aslında inşa etmek istediği bu yaşam tarzını yansıtır ve yaşatır. Sanatçı bir diğer anlamıyla toplumsal kültürün kendisinde oluşturduğu yoğunlaşma ve birikimi tekrar topluma aktararak topluma öncülük yapar. Tiyatro yapan kişi tiyatrocudur ama bizim belirttiğimiz çerçevede yapıyorsa o bir sanatçıdır. Sıradan, öncülük yapmayan, toplumsal olmayan kişilere, sanatçı diyemeyiz. Sanatçılık kutsaldır. Bu yüzden kutsal işler yapmayana sanatçı denemez.

Tiyatro sanatçısı, sanatını kendi öz kültüründen, öz-varlığından ve öz-bilincinden beslenerek yapmıyorsa, demek ki yaşamı başkalaşmıştır. Kendine yabancı olmuştur. Sanatçının beyni ve yüreği, yabancı kendisine ait olmayan, öz olmayan fikirlerce doldurulmuşsa, yani beyni ve yüreği kendisine ait değilse, topluma ait değilse, yapılan eylemin ahlaki açıdan olumluluğunu ya da olumsuzluğunu tartışabilmeliyiz. Bireyci bir fikir taşıyan nasıl toplumsal bir kutsal iş yapabilir, bu mümkün değildir. Düşüncesi Apocu olmayan birisinin sanatı, tiyatrosu nasıl Apocu olabilir? Önce düşünce bizim olacak, sonra da pratik' diyorlar…