‘DAİŞ mozaiği kırıyor’

Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Tülay Hatipoğulları, DAİŞ çetelerinin eliyle büyük provokasyon gerçekleştirmek isteyen karanlık güçlerinin oyununun halklar tarafından boşa çıkartıldığını söyledi.

Ortadoğu halkların başına bela olan insanlık düşmanı DAİŞ çeteleri, kendisine biat etmeyen tüm farklı inanç, ırk ve kültürlere mensup halklara yönelik saldırılarını sürdürüyor. Suriye’de yaşanan savaştan en çok etkilenen sınır illerin başında Hatay geliyor. Geleceğe dair kaygılı olan halklar, DAİŞ çetelerinin Antakya’yı konumlanma merkezi olarak kullanmasından dolayı rahatsızlığını yüksek sesle dillendiriyor. Antakya’da politik kimliği ile bilinen Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi iktisatçı Tülay Hatipoğullları, Antakya’nın binlerce yıldır korunan mozaik yapısını tehdit eden DAİŞ’in konumlandırılması ile ilgili söyleyişi yaptık.

Tüm halkları kucaklayan HDP’nin de üyesi olan Hatipoğulları, DAİŞ çetelerinin eliyle büyük provokasyon gerçekleştirmek isteyen karanlık güçlerinin oyununu binlerce yıldır bir arada yaşayan halklar tarafından boşa çıkartıldığını söylüyor. 

Suriye'de yaşanan savaşın Hatay’da ve özelde Samandağ'da olumsuz etkileri nelerdir?

Bildiğiniz üzere Suriye’deki savaş 4 yılı aşkındır devam ediyor. Suriye’ye sınır olan Hatay ilinin tamamı bu savaştan çeşitli şekillerde etkilendi. Birincisi bu bölge başta olmak üzere bütün sınır illerine yoğun bir göç yaşandı. Göç dalgasının doğal sonuçları işsizlik, açlık, yoksulluktur. Nitekim Hatay bunu çok yoğun olarak yaşamaya başladı. Suriye’den gelen insanlar karın tokluğuna çalıştığı için yerli insan işsiz kalıyor. İkincisi sınır güvenliği kalmadığı için yerli halk kendisini aşırı güvensiz bir ortamda hissediyor. Örneğin Yayladağı’nda yaşayan insanlarla yaptığımız görüşmelerde eskiden kapılarını kapatmadan evde oturduklarını, rahat rahat sokakları kullandıklarını, şimdi ise kapılarını sıkı sıkı kilitlediklerini ve sokağa korkarak çıktıklarını ifade etti.

Reyhanlı’da silahlı çeteler ellerinde silahları, IŞİD amblemleriyle sokakta geziyorlar. Üçüncüsü; AKP iktidarı Hatay’daki sağlık kurumlarını ve özellikle Mustafa Kemal Üniversitesi’ne bağlı hastaneyi IŞİD, el Kaide, el Nusra militanlarının hizmetine sunmuştur. Yerli halkın talepleri, sağlık hizmeti ikinci plana atılmıştır. Daha geçtiğimiz hafta MKÜ hastanesine Suriye’den getirilen çok sayıda yaralı oldu. Bunlardan birinin cebinden bomba düştü. O bomba patlayabilirdi. IŞİD, El Nusra militanları savaşı cepleriyle Antakya’ya taşıyor. Dördüncüsü; sınır ili olmaktan kaynaklı gerçekleşen fiili savaştan direkt etkileniyoruz. Cilvegözü Sınır Kapısı’nda patlayan bombalar, Samandağ’a bağlı Meydan Köyü’ne deniz üzerinden gelerek düşen havan topları insan yaşamına kast eden şeylerdir. Tabii tarihi bir katliam olan Reyhanlı patlamasını asla unutmamak gerek. Bu satırlar uzar gider.

Samandağ'da halkın büyük bir kesimi tarımcılık ile geçimini sağlıyor. DAİŞ’in Samandağ ekonomisini de etkiledi mi?

Samandağ halkı başta olmak üzere Hatay’da yaşayan Arap Alevilerin tarımcılığın yanı sıra en önemli geçim kaynakları yurt dışı işçiliğidir. Ağırlıklı Arap ülkelerine gidiliyor. Savaşın bölgede başlaması özellikle Libya kapısının kapanmasına ve çok sayıda işçinin memlekete dönmesine sebep oldu. Üç beş kuruş biriktiren esnaflık yapmaya kalktı. İhtiyaç fazlası açılan küçük dükkânlar bir yılını tamamlamadan kapanmayla yüz yüze kaldı/kalıyor. Diğer bir mevzu ise Türkiye’de ikinci büyük tır filosu Hatay’da mevcuttur. Savaş sonrasında sınır güvenliğinin ve olağanlığının tamamen ortadan kalkması binlerce TIR’ı atıl bıraktı. Bu tablo binlerce şoförün, tamircinin, yemekçinin yani sektörü tamamlayan diğer iş alanlarının çalışmaması anlamına geldi ki açlık, yoksulluk alarmı çalmaya başladı.

DAİŞ saldırıları ile birlikte Samandağ halkı kendini güvende hissediyor mu? Samandağ halkının kaygıları nelerdir?

Halk kendini hiç güvende hissetmiyor. Hele DAİŞ’in ilk zamanlarda Arap Alevilerine dönük tehditleri bu duyguyu derinleştirdi. Bu coğrafya çok sayıda Alevi katliamına tanık olmuştur. Halkın hafızası bu anlamda kuvvetlidir. Türkiye’de resmi ideoloji Alevileri zaten öteki, Arapları ise fazlalık görülüyor. Hem Arap, hem Alevi olanı ise tümden işe yaramaz görüyor. Devletin, hükümetin bütün göz boyamalarına rağmen Yavuz Sultan Selimlerin katliamının yeniden canlanmayacağının garantisi ne? Hele de Reyhanlı patlamasında iktidar tarafından yönlendirilen medyanın “Bu katliamı Aleviler yaptı. Patlayıcılar Samandağ/Harbiye (Arap Alevilerin yoğun yaşadığı yerler) hattından Reyhanlı’ya ulaştırıldı” şeklinde yaptığı haberler büyük oyunlara delalet ediyordu. O günlerde halk alış veriş merkezleri gibi toplu yerlere gidemiyordu. Çünkü gizli bir el, benzer patlamanın Alevilerin yaşadığı merkezlerde olacağını yayıyordu. O dönemde çok bariz bir Alevi-Sünni çatışması tezgâhlanıyordu. Bu oyunun bozulmasında Hatay’da faaliyet yürüten demokratik kitle örgütlerinin ve sağduyulu halkın büyük payı vardır. Hrant’ın dediği gibi “bir güvercin ürkekliği” ile yaşadığımız bu topraklar bizim. Barışı ve kardeşliği örmek için mücadele etmek; derin güçlerin, AKP’nin ve maşa olarak kullanılan selefi, cihatçı IŞİD’in oyunlarını bozacak tek şeydir. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz.

Samandağ/Antakya/İskenderun oldukça zengin bir mozaiktir. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, her medeniyetin motiflerinden izler korumuş ve kendi rengini kaybettirmeden harmanlamıştır. Evvel Temmuz Festivali’ne panelist olarak davet ettiğimiz bir konuğumuzla sohbet ederken sorduğu bir soru geldi aklıma: “Anadolu’nun tamamı sayısız medeniyetlere beşiklik etmiştir. Ama kardeşlik Hatay’daki gibi korunamamıştır. Bunun özel bir nedeni olmalı değil mi?” Evet bence de bir nedeni var. Tevazuyu elden bırakmadan şunu belirtmek isterim ki, bunda Arap Alevlerinin özel olarak yaptığı harç görevi önemli rol oynamaktadır. Resmi ideolojinin Arap Alevilerin yapısını bozma, düşmanlaştırma hamlelerine karşılık, kardeşlik hücreleri direnmeye devam ediyor. Çeşitli şekillerde dayatılan doku bozumuna karşılık, bizler de bu hücrelere kan taşıyarak direnmeye devam edeceğiz. Buradaki kardeşliğin sigortası bu olacaktır.

DAİŞ’in Hatay'da kurulan birçok mülteci kampında barındırıldığı medyada defalarca işlendi. Antakya halkının da bu konuda kaygıları söz konusu mu?

Mülteci kamplarını resmen kamufle ederek cihatçıları barındırdılar. Halk bunlara karşı çıkınca “Suriyelileri sevmiyorlar” damgası vurdular. Oysa ki mesele sahiden savaş mağdurları meselesi değildi. AKP, savaş ilk başladığında Suriye halkına kapıları ardına kadar açtı. Gelmeleri için teşvik etti. Çünkü gelen Suriyelileri Rojava sınırında oluşturmayı planladığı tampon bölgeye yerleştirecekti. Böylece Türkiye, Suriye ve Irak’taki Kürtleri birbirinden koparacaktı. Kobanê direnişi bu ve benzeri planların suya düşmesine sebep oldu. Türkiye şu an mültecilere neredeyse sırtını dönmüş durumda. IŞİD’e biraz daha ihtiyacı olmalı ki ona henüz sırtını dönemedi. Cihatçı militanlara sadece mülteci kamplarında değil, hücre evleri kurma olanakları tanıdı. Şu an Hatay’da çok sayıda hücre evleri var. Antakya merkezde de var. Bu tablo elbette kaygı vericidir. Hatay’da kurulan Savaşa ve Emperyalist İşgale Hayır Platformu bu kaygıları sürekli gündemde tutmaya çalıştı. Defalarca mitingler, paneller, gösteri ve yürüyüşler yaptı. Halkın savaş kaygısı Gezi direnişine de yansıdı. Gezi direnişinin Hatay’da çok uzun ve kitlesel olmasının en önemli nedenlerinden biri budur. Direniş, Gezi’nin taleplerinin yanı sıra Suriye işgaline ve AKP’nin Suriye politikasına bir isyandı. Hatay’da yaşayan başta Arap Alevileri olmak üzere tüm halkın can güvenliğinin olmamasıydı.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Bizler dün olduğu gibi bugün de savaşa, emperyalist işgallere, Ortadoğu halklarını birbiriyle savaştıran politikalara karşı duracağız. Suriye işgaline, orada yürütülen vekâlet savaşına karşı çıkacağız. Bu bölgenin halkları olan Arap, Kürt, Türk, Ermeni, Acem… tüm halkların birliği ve kardeşliği devletlerin büyük oyunlarını bozacaktır. Tarih boyunca şaşan pusulalar milyonlarca insanın yaşamına mal olmuştur. Bu coğrafyanın toprağında petrolden daha çok insan kanı var. Artık pusulalar hakların kardeşliğini ve ortak mücadeleyi göstermelidir. Ayrıca Arap Alevilerin ve bu bölgenin sesini duyurmaya olanak tanıyan ANF’ye teşekkürler…